25 Ocak 2006 Çarşamba

Pazar

Bi okul/iş zamanı arasına sıkışan pazar günleri vardır: Hiçbir keyfin dibine kadar gidilemez, hep bi yandan tembellik diğer yandan huzursuzlukla geçer, yarım kalmış bir gün olarak biter. Bi de tatil içi pazarları vardır: Günün keyfi başından sonuna kadar yaşanır, haftasonunun geçici olmadığını bilerek tadına varılır bütün pazar alışkanlıklarının. Geçen pazar da benim için öyleydi, üstelik hala geçmedi. Bilgisayarın sağ alt köşesine baktığımda "Çarşamba" yazıyor olmasının benim için tek anlamı bugünün pazarın 4. günü olduğu.

Dinlenmek için zamanın durmasını beklemem boşuna değilmiş diye seviniyorum ben de. Kar aşıklarından değilim (hava durumu=ruh durumu ilişkisine karşı koyamıyor olsam da yine de o "romantizm" yok işte) ama iklimin bu döneme denk getirdiği mahsur kalma hissi ne güzel şeymiş. Kar ile birlikte durdu zaman, gördüğüm kadarıyla herkes aynı anda kapattı makineyi - rahatız... Finaller ve bir sürü iş ertelendi, bekleyen kitaplar oyunlar ele alındı. (Çalışanlar için üzüldüğümü elbet belirtmek isterim bu noktada.) Evden çıkmadan 3 gün daha pazar keyfi yapıyoruz; o kadar uzun, o kadar sıradan, o kadar sıcak, o kadar dinlendirici ki...

Tatil sözcüğüne zaman kısıtlaması ve duruma göre bir çok anlam yükleyebilir, planlar yapabilirim. Ama şu beklenmeden gelen "bitmeyen tasasız pazar günü" huzuru evde geçirmeyi en sevdiğim tatil şekli olsa gerek.

1 Yorum:

27 Ocak, 2006 14:46

Pazarın 5. gününde (dün) ancak farkettim ki - bu yaşam tarzının sürüldüğü en güzel örneği az kalsın kaçırıyormuşum. Harikalar Diyarı'nda da var böyle bir masa, çay saati davetlileri hep saatin 5'i gösterdiği bu masada çay içip dururlar. Geçmez zaman...

Bi de 1952 yapımı fantastik bir 'Alice in Wonderland' filmi var. Elbet bildiğimiz hikaye kısmı değil fantastik dediğim, porno ya da erotik demeye dilim varmadı - işte öyle fantastik.

diyor Blogger İpek...  

<< Anasayfa