29 Ocak 2006 Pazar

Kayıt

Bir şeylere takılıp düşünmeye başladıktan sonra çeşitli evrelerden geçiyorum. Önce ayağıma bir şey takılıyor ve oturup kazıya girişiyorum. İşe yarar şeyler buldum mu da kazmayı küreği bırakıp kalkıyorum ayağa, temelimi atıp planları çiziyorum ve yürüdükçe yürürken arada katlar çıkmaya (ve duruma göre bazılarını yıkmaya) başlıyorum. Son olarak da kafamda oluşan yapıya sağından, solundan, tepeden iyice bakıp oturttuktan sonra ara veriyorum. Böylece bir başka ruh haline geçtiğimde o zaman da bana uyarsa sağlamlığından emin, huzurla devam ediyorum yoluma. [Herhangi bi konu üzerine bir kez düşünüp doğruluğundan emin olduğum onlarca şey söyleyebilirim. İki gün sonra sözlerimin saçmalığında boğulabilirim. Söylediklerimden kendim bir şeyler farkedip mutlu da olabilirim. İki farklı İpek'e aynı soruyu sor - cevap aynı ise "Benim için doğru olan nedir?" testini geçti demektir. (Bunu şimdi ilk kez mi düşünüyorum yoksa?)] Mis...

... değil! Ne zaman böyle ayağa kalkıp dolanmaya başlasam içimde milyon şey uçuşmaya başlıyor, coşuyor coşuyor - harika! Amaaa gel gelelim oturuyorum ve "İşte bu!" dediğim şeyin resmini bir çizeyim derken... Ahh... Daha geçen gün ayaktayken vardığım gökdelenimde mutluluktan uçuyordum ki... Unuttum. Son yarım saati, oturduğum anda düşündüğüm konunun ne olduğuna kadar her şeyi, her sözcüğü unuttum.

Defter tutma alışkanlığımı bıraktığımdan beri böyle yarım kalıyorum.

Yazı: Yeniden defter tutayım dedim. Hem daha yazarken farkedebiliyor insan bir önceki cümleyle nasıl da çeliştiğini. Ama hem yavaşlatıcı oluyor, hem de yürümeliyim ben. İkinci düşünce: Yavaşlatıcı olmasın diye ara ara masaya uğrayıp kısa kısa notlar alabilirim. The Beatles antolojisinde anlatıyor sevgili Paul: Bir gün (kafası iyiyken) bulmuş hayatın, evrenin, her şeyin özünü; bitirmiş olayı. Hemen almış kağıdı kalemi eline ve yazmış bulgularını kaydetmek adına. Sonraki sabaha hiçbir şeyi hatırlayamadığından heyecanla açıp bakmış ne yazdığına: "There are seven levels." Sadece bu. Benim bu yöntemlere başvururken derdim neydi peki? Hafıza. Bu da olmadı.

Konuşma: Bunu önceden düşünmüş müydüm hatırlamıyorum ama Özge bir ses kaydedici almamı tavsiye etti. İyi fikir. Hem güzel güzel dolanırım odamın içinde, hem dinlediğim müzik ve sesimden ruh halimi de anlarım ikinci bakışta. Yine yavaşlama sorunu kalıyor geriye. Düşünürken cümlelerin tamamlanmasına ihtiyaç duymadan 5 basamak birden atlayabilirken konuşmada birer birer ilerlemek gerekiyor. Bu durumda bir karar vermem gerek: Uçmak ve unutmak mı yoksa alçaktan kayıt mı?

1 Yorum:

30 Ocak, 2006 20:32

Ben de bir gece sanatı çözmüştüm. Çözdüğümü hatırlamak için de oturup "sanat için sanat" diye not almıştım. Artık bırak neyi çözdüğümü, sanatın çözülecek neresi olduğunu bile hatırlamıyorum.

Bazı düşüncelere gözü yaşlı veda etmek zorunda kalıyorsun böyle, n'apalım. Kayıt hastalığına tutulursan, çok çok yavaşlayabilirsin.

diyor Blogger Mine...  

<< Anasayfa